İbrahim Murat Gündüz “Bozkurt’un İhanete Terk Edilişi”

Muhsin Yazıcıoğlu’nun Hayatı, Davası ve Sessiz Şehadeti
Dağların dili olsa da konuşsa…
Karlı zirveler, bir sabah sessizce yere çöküşün feryadını anlatsa…
Çünkü bir bozkurt vardı, o dağların üstünde yürüyordu.
Ve bir gün…
Bile bile o dağların yalnızlığına terk edildi.
Ama biz en baştan anlatalım.
Bu hikâye bir adamın değil, bir milletin vicdanının hikâyesidir.
1. Çocukluk: Alnına Kazınan Kader
1930’ların sonu.
Sivas’ın Elmalı köyünde, soğuk toprağın üstünde bir beşik kuruldu.
Beşiğin içinde sarılı bir kundak değil,
gelecekte zindanlarda çürümeye razı, adaleti sırtlanmış bir yürek vardı.
Adı: Muhsin.
Henüz çocukken konuşmazdı fazla.
Sırtı dikti, bakışı derin…
Köyde ağlayan bir çocuk görse gözleri dolar,
haksızlık görse öfkeyle yumruğunu sıkardı.
O daha küçükken bile bu millete yük olacak değil,
yük alacak bir evlattı.
Annesi bir gün dizine yatırdığında saçlarını okşayarak dedi ki:
“Oğlum, senin alnında bir yol var. O yol düz değil.
Ama sonunda ya dua alacaksın… ya da kurban olacaksın.”
2. Gençlik: Fikirle Büyüyen Adam
Yıllar geçti.
O çocuk Ankara’ya geldi.
Üniversiteye adım attığında sadece kampüse değil, milletin kaderine girdi.
Sokaklar alev alevdi.
Birileri komünizm diye bağırıyor,
diğerleri kapitalizme koşuyordu.
Ama Muhsin, göğsünü gere gere “Ben Türk’üm!” diyordu.
Sokaklarda kavga vardı ama o fikirle konuştu.
Eline silah değil, kitap aldı.
Kendisini takip eden gençlere şunu söyledi:
“Hakkı tutan eliniz kanasa da bırakmayın.
Bu yolun sonunda ölmek var ama eğilmek yok!”
Ve onu takip eden binler oldu.
Binlerce bozkurt onun ardından yürüdü.
Çünkü o emir vermezdi, örnek olurdu.
3. Darbe: Gölgelerden Çıkan Bıçak
12 Eylül 1980 sabahıydı.
Türkiye, yeni bir acıya daha uyandı.
Tanklar sokakta, insanlar listelerde…
Ve Muhsin’in adı o listenin en başındaydı.
Alparslan Türkeş haber gönderdi:
“Yurt dışına kaçsın. Dayanamazlar, öldürürler.”
Ama Muhsin cevap verdi:
“Ben kaçarsam, Türk milletine ne anlatırım?
Ölmekse, ölürüm. Ama bir gün susarsam, kendimi inkâr etmiş olurum.”
Ve yakalandı.
Zindana atıldı.
Ama orada bir mahkûm değil, imanın en sessiz haykırışı oldu.
4. Mamak: İşkencede Büyüyen Bir Dağ
Mamak Cezaevi, sadece bir duvar değil,
bir milletin en yiğit evlatlarının sindirilmeye çalışıldığı karanlık bir çukurdu.
Muhsin Başkan, 28 gün boyunca işkence gördü.
Tırnakları söküldü…
Elektrik verildi…
Yüzüne kırık camlarla vuruldu…
Ve o sadece sustu.
Ama o sessizlik, yıllar sonra milyonların yüreğinde haykırışa dönüştü.
Hücrede 5.5 yıl kaldı.
Her sabah abdest aldı.
Su yoksa teyemmüm etti.
Ceketini giydi, sanki o gün ölecekmiş gibi.
Ölüm gelmedi.
Ama ihanetin gölgesi o hücrenin kapısından çoktan içeri girmişti.
5. “Bismillahirrahmanirrahim… Nerede Kalmıştık?”
Cezaevi kapısı açıldığında gazeteciler oradaydı.
Merak ediyorlardı.
Acaba kin mi kusacak?
Hesap mı soracak?
O ise alnını göğe kaldırdı ve sadece dedi ki:
“Bismillahirrahmanirrahim… Arkadaşlar, nerede kalmıştık?”
O cümle sadece bir merhaba değildi.
Bir milletin susturulmuş vicdanının yeniden dirilişiydi.
6. Siyaset: Dava Makamdan Üstündür
Muhsin, meclise girdi.
Ama o koltuğa oturmadı.
O koltuk onun taşıdığı yükü taşıyamazdı.
Yanlışa karşı durdu.
Kendi partisini kurdu: Büyük Birlik Partisi.
Paraya eğilmedi.
Makam için susmadı.
Sözlerini satmadı.
Ve bir gün, herkesin dost saydığı yapılar hakkında ilk o konuştu.
“FETÖ” diye bildiğimiz yapıyı gördü.
“Bu yapı devleti ele geçirecek” dedi.
Ama susturuldu.
Tehlike büyürken, yalnız bırakıldı.
Ve o yalnızlık, onu şehadete götürecek yolun taşlarını döşedi.
7. Şehâdet: Yalnızlığa Bırakılan Bir Bozkurt
25 Mart 2009…
Helikopter havalandı.
Dönmesi gerekiyordu.
Dönmedi.
Saatler geçti, sinyaller yok…
Günler geçti, yardım yok…
Ve cesedi bir dağın yamacında bulundu.
Karların altında donmuş bir beden…
Ama imanla dimdik kalmış bir yüz.
Devlet sustu.
Siyaset sustu.
Dosyalar kapandı.
Soruşturma unutuldu.
Bozkurt ihanetin soğuğunda yalnız bırakıldı.
8. Bugün: Muhsin’in Sesi Hâlâ Yankılanıyor
O gün millet ağladı.
Ama yas değil, yemin etti.
Bugün onun mirasını taşıyan yürekler hâlâ ayakta.
İbrahim Murat Gündüz gibi yiğitler,
o mirası yere düşürmemek için mücadele ediyor.
İhaneti tanıyorlar.
Korkmuyorlar.
Ve tıpkı Muhsin Başkan gibi,
gerekirse yalnız yürümeyi göze alıyorlar.
Sonsöz: Bir Cümle, Bir Yemin
“Yolu doğru olanın yükü ağır olur.”
Muhsin Yazıcıoğlu’nun yükü ağırdı.
Ama o, o yükü bir milletin namusu gibi taşıdı.
Eğilmedi.
Satılmadı.
Unutulmadı.
Ve şimdi biz diyoruz ki:
“Bismillahirrahmanirrahim… Başkanım, nerede kalmıştık?”
Buradayız.
Ayaktayız.
İzindeyiz.
Gök girsin, kızıl çıksın!
#ibrahim-murat-gunduz
https://www.haber3.com/amp/etiket/ibrahim-murat-gunduz
https://ereglihaberleri.com/haberleri/ibrahim-murat-gunduz
https://www.habererk.com/haberleri/ibrahim-murat-gunduz
https://ibrahimmuratgunduz.publit.io/file/ibrahimmuratgunduz-haber.html
https://topraktv.com.tr/muhsince-yasayanlar-cakallarla-hesaplasmadan-olmez/